• https://www.facebook.com/groups/1640102659565723/1646787298897259/?ref=notif&notif_t=group_activity

Hızır

   Kutsal kitaplarda anlatıldığı üzere; Nuh Tanrı’ya seslenerek “Yarabbi kullarının bana ne yaptığını görüyor musun bunlara hidayet ver, doğru yolu göster. Hidayetten nasipleri yoksa bana sabır ver. Bunların içinde imana gelecek kimse var ise bana bildir.’’ diye yalvardı. Allah’tan bir vahiy geldi ve : “Bir gemi yap! İmana gelenleri o gemiye al. Tufan kopacak, sana inanmayanlar ve Allaha iman etmeyenler helak olacaklar.’’ dendi. Tufan zamanı gemi su üzerinde bir süre yol aldıktan sonra bir afet başladı. Fırtınaya ve dalgalara tutulan gemideki halk feryat ve figan ederek ’’ Ya Hızır, sen bizi kurtar!’’ diye dua ettiler. Üç gün üç gece fırtına devam etti. Gemi her taraftan su almaya başladı ve battı batacak derken, bu sırada bir yeşil el gelip gemiyi batmaktan kurtardı. Bu olaydan sonra sular sakinleşti, fırtına durdu. İşte o zamandan beri insanlar, Dergah-ı Hakk’a üç gün oruç nazır etmişler. Böylece her yıl üç gün oruç tutarak Hızır’ın yardımını dilerler.

   Tasavvufçulara göre Hz. Musa zahir ilmini, Hz. Hızır da Batın ilmini (Hakikat) temsil eder. Dört kapının son halkası hakikattir. Hızır Allah tarafından sunulup, kalbe yerleştirilen Ledün İlmini (Tanrısal gizleri ve gerçekleri kavramaya çalıştığı bilgi) Hz. Musa’ya vermekle ona mürşitlik etmiştir. "Orada, kendi indimizden bir rahmet verdiğimiz ve ona ledünnî ilmi öğrettiğimiz kullarımızdan birini (Hızır'ı) buldular." (Kehf sûresi: 65)

Azattır fenadan geçen
Ab-ı Hayat’tan içen
Zulmetin kapısun açan
Hızır sıfat veli gerek
Hayati sözünün manisin verdi
Yar ile ettiği ahdinde durdu
Cebrail Musa’ya Hızır’a var dedi
Mürşid-i Kâmile varmadan olamaz

   Kuran’da (adı anılmadan) Kullardan bir kul diye anılmıştır. Bu gizemli kulun Hızır olduğunu bildiren hadis kitaplarıdır, Hz. Muhammed de ona El-Hadır dediği rivayet olunur. Hz. Muhammed’i Hızır’a karada, İlyas’a deryada imdada yetişen diye buyurduğu ifade edilir.

   Anadolu’daki Alevilerde anlatılan rivayetlerde, Hızır ve İlyas peygamber mertebesinde iki kardeştirler. Bunlardan Hızır karada İlyas deryada zorda ve darda kalanların imdadına koşar, Abı hayat çeşmesinden su içtiklerine, abı hayat ölümsüzlük çeşmesinden su içenlerin yalnız bu iki kutsal kişinin olduğuna, hep yaşadıklarına, her yerde hazır ve nazır olduklarına inanılır. Hıdrellez günü yani 6 Mayıs’ta Hızır ve İlyas’ın buluştuklarına, onların buluşmalarıyla ölü tabiatın canlandığına ve onları yürekten aşk ile çağıran herkesin imdadına yetiştiklerine inanılır. Alevilerin, Hak-Muhammed-Ali’den sonra çağırdığı ve yakardığı, zorda kaldığında medet umduğu en kutsal şahsiyettir Hızır.

   Hızır Anadolu halk inançlarına göre ak sakallı, nur yüzlü, boz bir ata binip dağda ve deryada dolaşır. Hacı Bektaş Velayetnamesi’nde Hızır’ın Hacı Bektaş Veli’nin cenazesine bizzat geldiği anlatılırken bir tarifi de yapılır. Buna göre: “Yüzünde yeşil peçe, altında boz bir at, elinde bir mızrak bulunmaktadır. Onun için halk dilinde Bozatlı Hızır diye çağrılır ve hakkında binlerce hikaye vardır.

Bismillâh dedim de girdim helâle
Gözüm açıb baktım bir hûb cemâle
Sıdk ile çağırdım ceddim Celâl’e
Eriş Hızır Nebî cânı gözlerim

(Pir Sultan Abdal)

   Aleviler her evine gelen misafiri (mihman) Hızır diye karşılar. Bütün cömertliğini ve misafirperverliğini göstererek mihmanını uğurlar çünkü mihman Hızır’dır, Hakk’tır, mihman gelen eve bereket geldiğine inanılır.

Yine mihman gördüm şad oldum
Mihmanlar siz bize sefa geldiniz
Karkış yağar iken bahar yaz oldu
Mihmanlar siz bize sefa geldiniz

Misafir aşk kapısının dilidir
Hızır'ı sev kim sahibinin gülüdür
Hakk misafiri Pirim Merdan Ali'dir
Mihmanlar siz bize sefa geldiniz

Bir eve kahr ola misafir gelmez
Çalınsa çırpınsa ektiği bitmez
Çağırsa bağırsa bir ere yetmez
Mihmanlar siz bize sefa geldiniz

Himmet eyle sen ki daima gele
Yavan yaşık bizim yüzümüz güle
Büyük küçük anı hep Hızır bile
Mihmanlar siz bize hoş geldiniz

Misafir gelir kısmeti ile
Misafir Hızır'dır özürünü dile
Hatayi'm uğruyu tut ver gel ele
Mihmanlar siz bize sefa geldiniz.

   Aleviler, Hızır ayında oruç tutup, kurban keser, lokma dağıtır ve Hızır Cemi yaparlar. Hızır orucu, neredeyse Muharrem orucundan daha öncelikli ve önemli sayılır. Esasında yedi gün olan Hızır orucunun son üç günü şubat ayının ikinci haftasının salı, çarşamba ve perşembe günleri tutulur. Yedi gün tutanlar beş hafta önceden başlayıp sadece perşembe günleri tutarlar. Böylece dört hafta içinde toplam dört günlük orucun hemen ardından üç gün üst üste tutulmak suretiyle yedi gün tamamlanır. Bu dönemde aile ziyaretleri yapılır, oruca niyetlenilir, akşam yemeğinden sonra sahura kalkmadan ertesi günün akşamına kadar oruç tutulur. İnsanlar Anadolu’daki küçük yerleşim birimlerinde yan yanadırlar, genellikle mevsim itibarıyla kışın Hızır orucu tutulduğundan sazlar çalınır, deyişler söylenir ve Hızır ile ilgili menkıbeler anlatılır.

   Hızır’ın kime uğrayacağı önemli bir beklentidir. Hızır’ın uğraması, o ev için bolluk bereket demektir. Bekâr kız ve erkekler orucun son günü asla su içmezler, rüyalarında hangi eve su taşırlarsa o evdeki gençle evlenileceğine inanılır. Orucun son günü buğday taneleri sacda kavrularak taştan yapılmış el değirmenlerinde öğütülür. El değirmeninde öğütülen buğday unu, irmik gibi olur. Elenerek, tepsi veya temiz bir bez üzerine toplanır, hiç dokunmadan o gece bekletilir. Hane halkı niyet tutar ve uyurlar. Ertesi sabah irmiğin üzerinde iz olup olmadığına bakılır. Şayet iz varsa Hızır’ın uğradığına inanılır ve dua edilir. Bu kavrulmuş ve öğütülmüş buğday irmiğine “gavut” denilir. Bu irmik oruç sonunda pişirilip içine tereyağı dökülerek tüm komşularla birlikte dua edilerek yenir. Sıra ile her evden birkaç lokma yenilerek köydeki tüm evler dolaşılır.

Sabah namazında çıktım Kozan’dan
Gözüm korktu hızan oğlu hızandan
Kör olmuş kahyası düşmüş izandan
Yürü Sultan Hızır car günün geldi
Yetiş merdan Ali car sende kaldı

Atlar dizim dizim kardan çıkmıyor
Kamber cevabetmiş daha gitmiyor
Çağırdım pirime gelip yetmiyor
Yürü Sultan Hızır car günün geldi
Yetiş merdan Ali car sende kaldı

Atların gözünü duman bürüdü
Gözüm yaşı sel oldu yürüdü
Takatım dermanım gitti çürüdü
Yürü Sultan Hızır car günün geldi
Yetiş merdan Ali car sende kaldı

Dağların başı yavuzdur yavuz
Er odur ki daim gezer yalavuz
Boz atlı Hızır bize olsun kılavuz
Yürü Sultan Hızır car günün geldi
Yetiş merdan Ali car sende kaldı

Gediğin başından baktım geriye
Birisi kıra binmiş biri doruya
Birini benzettim Şahım Ali’ye
Yürü Sultan Hızır car günün geldi
Yetiş merdan Ali car sende kaldı

Kul Ahmed’im çok ağladı çok güldü
Boz atlı Hızır bize kılavuz oldu
Car diyen kulların carına geldi
Yürü Sultan Hızır car günün geldi
Yetiş merdan Ali car sende kaldı

 

   Hızır ayında yapılan Ceme herkes banyosunu yaparak, temiz elbiselerini giyerek katılır. Uzun zaman oturamayacak ve anlatılanları dinleyemeyecek yaştaki küçük çocuklar ve hastalar Ceme gitmez veya götürülmez. Kadınlar, Ceme giderken süs ve ziynet eşyaları takmazlar. Hakkın huzuruna oldukça sade ve temiz gidilir.

Toplum içerisindeki  gönül kırgınlıklarının, müşkillerin giderilmesi başlıca görevlerdendir ve Cem erkanının olmazsa olmaz koşullarından biridir.

Erkanın yürütülmesinde en başta Cem’i yapacak olan Dede sorumludur. Cem Erkanı başlamadan önce Oniki Hizmet’in tamamlanıp her hizmet sahibinin kendi görevini tam anlamda yerine getirmesi esastır. Ancak bunlar yapıldıktan sonra Cem’e başlanır.

Cemde Erkanında Oniki Hizmet:
Pir, Rehber, Zakir, Delilci, Gözcü, Kapıcı, Sakacı, Süpürgeci, Peyik, Tezakar (İbrikçi), Kurbancı, Lokmacı (Niyazcı).

Cem Erkanına gelen canlar yerlerini aldıktan sonra Rehber, Cem yerine gelir, Pir Divanı’ndaki rehberlik makamına gülbenk vererek yerini alır. Cemaati uyararak Post Dedesi’ nin, Hak-Muhammed-Ali hizmetini yürütmek üzere geldiğini  bildirerek, cemaati edep-erkana davet eder. Pir (Dede), Gözcü ve Peyik  eşliğinde Cemevi’nin eşiğine üç kez Allah-Muhammed-ya Ali diyerek niyaz olduktan sonra Pir Divanı karşısında Dar-ı Mansur’da durup Rehber’den gülbenk alarak, Pir Divanı’nda oturup Pirlik görevi yapabilmek için, Cem Erenlerinden Hak rızalığı ister. Rızalık aldıktan sonra postuna geçer. Dede Pir Divanı’na oturarak cemin açılış gülbengini verip erkanı başlatır. 

Cem erkanı üç secdeyle ve üç ana başlıkta ele alınıp işlenir.

Muhabbetle işe başlayarak, Cem’in işlevi, yol ve erkanın gerekleri, edeb-erkan hakında topluma bilgi sunar. Ardından Oniki Hizmet görevlileri, bağlama eşliğinde Düvanzde’leri okunarak, Divan’a çağırılırlar. Hizmet sahipleri gelip Pir huzurunda dar olurlar. Pir, Cem’in yürümesi esnasında o mekanda hazır bulunan tüm canların eşit olduğunu kimsenin kimseden üstünlüğünün söz konusu olmadığını, sunulan, hizmetlerde her cana eşit muamele edilmesi gerektiğini anlatır. Cemaatten rızalık istenir. Gülbenklerini aldıktan sonra her can üstlenmiş olduğu hizmeti yapmak üzere yerini alır.

Çerağ (Delil) uyandırılarak hizmet bölümü başlar. Çerağ uyandırıldıktan sonra Cem secdeye indirilir. İbrikçi görevi yerine getirilerek Kurban sahipleri kurban erkanı darına alınır ve lokma erkanı yürütülür. Cemin birliğini sağlamak, kişinin inandığı Tanrı ile gönül bağı kurması, hatasından, eksiğinden, yanlışlarından vazgeçip serini pir meydanında ortaya koyarak tövbe edip Hakkın birliğine yönelmesi, toplumun barış ve kardeşlik içerisinde, birlikte yaşamasını sağlamak maksadıyla müşkillerin hal edilip, gönül birliğiyle Cem birlenerek  ibadet bölümüne geçilir.

İbadet bölümünde okunan üç duvaz veya deyişle Cem ikinci secdeye iner. Bunu takiben Hızır Cemi olması itibariyle Hızır’la ilgili deyiş ve düvazdelerle, Miraçlama ve Tevhid’le devam eder. Hz. Hüseyin ve 72 Kerbela şehidinin aşkına saka suyu erkanı yerine getirilir. Kerbela şehitleri anısına Mersiyeler söylendikten sonra Cem üçüncü ve son secdeye indirilir. Böylece Cem Erkanı sona erer.

Kesilip pişirilen kurbanlar, Ceme getirilen Hak Lokmaları düzenli, eşit biçimde paylaştırılır. Pirin destur vermesiyle birlikte Şah yürür. Lokmalar yendikten sonra sofra duası verilerek Hızır Cemi sonlanır.

 

Bozatlı Hızır darda kalan tüm insanların yardımcısı ve bekçisi olsun.

(Şubat 2016)
 

Yorumlar - Yorum Yaz